Mr. Orwell da bahsettiğim diğer yazarlar gibi İngiliz edebiyatının
önde gelen kalemlerinden birisidir. 1903 Hindistan doğumlu yazarın asıl adı
Eric Arthur Blair’dir. En ünlü iki eseri Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz
Seksen Dört’tür. Dünyadaki Big Brother (Büyük Birader) kavramının da sahibidir.
Eserlerinde imza gibi sosyal adaletsizliğin farkındalığı barınmaktadır. Hayvan çiftliği
de halihazırda komünizmi anlatan bir eserdir.
Eton Koleji'nden mezun olduktan sonra, o
sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş; kısa
süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde
şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye
katkıda bulunmuştur.
Gençlik
döneminde Fransa'da bulunmuş, türlü mesleklerde
çalışmış, para sıkıntısı gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk
yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.
1940’lardaki reel
sosyalizmin eleştirisi olan Animal Farm (Hayvan Çifttliği), dünya
edebiyatındaki ‘yergi’ türünün başyapıtlarından biridir. “hayvan çiftliği”nin
kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren
insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha
eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa
sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan
saptırırlar. ne yazık ki insanlardan
daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük olmuştur artık. george orwell bu
romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun,
düpedüz stalin’i
simgelediği açıkça görülecektir. diğer kişiler birebir belli olmasalar da, bir
diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı ‘bir peri
masalı’dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir ama bir masal
anlatımıyla yazılmıştır.
George Orwell’in bir korku imparatorluğu,
bir distopya olarak kaleme aldığı “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” ise; hem
günümüzün genel olarak toplum düzenini, hem Büyük Birader kavramını, hem
iktidar-vatandaş ilişkisini, hem de bugünün Türkiye’sini çok güzel özetleyen,
rahatsız edici bir hikâye.
1984 yılında yaşamakta olan Winston Smith,
insanlığa, yaşama dair umudunu kaybetmiş, Büyük Birader denen sorgulanamaz,
karşı çıkılamaz şahsa ve Parti’ye hizmet etmekle görevli bir kâtip/yazmandır.
Görevi; Doğruluk Bakanlığı’nın Kayıt Departmanı’nda kendisine verilen bilgiler
doğrultusunda geçmiş evrak ve kayıtları düzelterek Parti’nin şimdiki işleyişine
uygun ve doğru olmasını sağlamaktır.
Yaşanılan dünya ise çekilmez bir hâle gelmiştir; savaş sürmektedir,
insanlar kıtlıkta yaşamaktadır, tüketilen bütün ürünler ve her şey eski,
kullanışsızdır. Bütün dünya tamamıyla bir distopyaya gömülmüş haldedir. Düşünce
suçu denen bir suç vardır ve insanlar bu suçtan kaçınmak için ellerinden geleni
yapmaktadırlar. Parti’ye direniş, Büyük Birader’e direniş asla kabul edilemez
ve direnme, karşı koyma düşüncesi başlı başına bir düşünce suçudur.
Bu kitaplar nasıl yazılır nasıl kurgulanır cidden aklım
almıyor. 46 yıllık yaşamına bu iki şaheseri sığdıran Orwell aslında
ölümsüzlüğünü ilan etmiştir bu eserlerle…
Her ne kadar rahatsız edici de olsa bence okumaya değer…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder