20 Ocak 2014 Pazartesi

George Orwell, Animal Farm, 1984 Üzerine


Mr. Orwell da bahsettiğim diğer yazarlar gibi İngiliz edebiyatının önde gelen kalemlerinden birisidir. 1903 Hindistan doğumlu yazarın asıl adı Eric Arthur Blair’dir. En ünlü iki eseri Hayvan Çiftliği ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’tür. Dünyadaki Big Brother (Büyük Birader) kavramının da sahibidir. Eserlerinde imza gibi sosyal adaletsizliğin farkındalığı barınmaktadır. Hayvan çiftliği de halihazırda komünizmi anlatan bir eserdir.

Eton Koleji'nden mezun olduktan sonra, o sırada bir İngiliz sömürgesi olan Burma'da bulunmuş; kısa süreliğine buranın polis teşkilatında görev yapmıştır. Bu memuriyet döneminde şahit olduğu acımasız uygulamalar, emperyalizme karşı geliştirdiği derin öfkeye katkıda bulunmuştur.

Gençlik döneminde Fransa'da bulunmuş, türlü mesleklerde çalışmış, para sıkıntısı gerek yazarlığa başlamadan önce, gerekse ilk yapıtlarını kaleme aldığı yıllarda yakasını bırakmamıştır.

1940’lardaki reel sosyalizmin eleştirisi olan Animal Farm (Hayvan Çifttliği), dünya edebiyatındaki ‘yergi’ türünün başyapıtlarından biridir. “hayvan çiftliği”nin kişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar, devrimi de onlar yolundan saptırırlar.  ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük olmuştur artık. george orwell bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz stalin’i simgelediği açıkça görülecektir. diğer kişiler birebir belli olmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir. Romanın alt başlığı ‘bir peri masalı’dır. Küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değildir ama bir masal anlatımıyla yazılmıştır.

George Orwell’in bir korku imparatorluğu, bir distopya olarak kaleme aldığı “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” ise; hem günümüzün genel olarak toplum düzenini, hem Büyük Birader kavramını, hem iktidar-vatandaş ilişkisini, hem de bugünün Türkiye’sini çok güzel özetleyen, rahatsız edici bir hikâye.

 

 

1984 yılında yaşamakta olan Winston Smith, insanlığa, yaşama dair umudunu kaybetmiş, Büyük Birader denen sorgulanamaz, karşı çıkılamaz şahsa ve Parti’ye hizmet etmekle görevli bir kâtip/yazmandır. Görevi; Doğruluk Bakanlığı’nın Kayıt Departmanı’nda kendisine verilen bilgiler doğrultusunda geçmiş evrak ve kayıtları düzelterek Parti’nin şimdiki işleyişine uygun ve doğru olmasını sağlamaktır.


 

Yaşanılan dünya ise çekilmez bir hâle gelmiştir; savaş sürmektedir, insanlar kıtlıkta yaşamaktadır, tüketilen bütün ürünler ve her şey eski, kullanışsızdır. Bütün dünya tamamıyla bir distopyaya gömülmüş haldedir. Düşünce suçu denen bir suç vardır ve insanlar bu suçtan kaçınmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Parti’ye direniş, Büyük Birader’e direniş asla kabul edilemez ve direnme, karşı koyma düşüncesi başlı başına bir düşünce suçudur.

Bu kitaplar nasıl yazılır nasıl kurgulanır cidden aklım almıyor. 46 yıllık yaşamına bu iki şaheseri sığdıran Orwell aslında ölümsüzlüğünü ilan etmiştir bu eserlerle…

Her ne kadar rahatsız edici de olsa bence okumaya değer…

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder