JANE EYRE
Bloğu ilk açtığımda amacım güncel
eğitim metotları ile sahip olduğum naçizane birikimi paylaşmak idi. Bu bağlamda
tanıtımda da söylediğim gibi okuduğum kitaplar hakkında yorumları da
paylaşacağım. Bunların ilki üniversite yıllarında severek okuduğum “Jane Eyre”
olacak. Kendi yorumlarımın yanında çok değer verdiğim ve yeteneklerine her
zaman güvendiğim ve öğretmenin yanı sıra birçok şey öğrendiğim öğrencilerimden
birisi olan Şevval Acar’ın da bu kitap hakkındaki yorumlarını sizlerle bu
yazıda paylaşacağım.
Jane Eyre Bronte kardeşlerin
Charlotte olanı tarafından yazılmıştır J.
Charlotte Bronte İrlandalı bir rahip bir babanın 6 çocuğunun 3.süydü. Genç yaşta annesini kaybetti ve bir süre
teyzesi tarafından büyütüldü. Daha sonra 1824 yılında 3 kız kardeşiyle birlikte
Clergy Daughters adlı bir okula başladı fakat buradaki uygun olmayan koşullar
hastalanmasına neden oldu. Yazarlığa ve edebiyata ilgisi ise sağ kalan kız kardeşleriyle
birlikte babasının kütüphanesinde vakit geçirmesiyle doğdu. Bronte 1835-1838
yılları arasında daha önce eğitim gördüğü Mirfield’daki Roe Head okulunda
öğretmenlik yaptı. Daha sonra 1846’da 3 kız kardeş Charlotte, Emily ve Anne, zamanın yaygın olaylarından biri olan “Currer
Bell”, “Elise Bell” ve “Acton Bell” takma isimlerini kullanarak ortaklaşa
“Poems by Currer, Elise and Acton Bell” isimli bir şiir kitabı çıkarttı. Tek erkek
kardeşini 1848’de bronşitten kaybetti. Aynı yıl kendisi de yazar olan Emily
Bronte’yi ve 1849’da da Anne Bronte’yi tüberkülozdan kaybetti. Bronte Jane Eyre
adlı kitabını ise 1847’de yazdı.
![]() |
George Richmon'ın fırçasından Charlotte Bronte |
Kitap 10 yaşındaki yetim Jane
Eyre ile başlar ailesi, yazarının ailesi gibi tüberküloz ya da tifodan
ölmüştür. Halası ve halasının kızları Jane’den hoşlanmaz ve sürekli olarak onu
hem fiziksel hem de psikolojik olarak aşağılarlar ve dışlarlar. Jane bir gün
yaptıklarından dolayı ceza alır ve amcasının öldüğü kırmızı odaya kilitlenir. Orada
geçirdiği vakit çok kötüdür çünkü orada ölen amcasının halüsinasyonlarını görür.
Jane’den kurtulmak isteyen ev halkı onu Lowood kız okuluna gönderir. Aslında bu
Jane için güzel bir ödüldür çünkü çektiklerinden kurtulacaktır. Ancak Jane
gitmeden, Jane’in yalancı ve kötü bir çocuk olduğu söylentileri okula gitmiştir
bile. Oradaki idareciler ona güvenmezler. Orada da soğuk odalarda kalma, aç
kalma gibi cezalara maruz kalır. 6 yıl öğrenci 2 yıl da öğretmen olarak kaldığı
Lowood okulundan ayrılmaya karar verir. Bir süre sonra Edward Rochester’ın
evinde mürebbiyelik yapmaya başlar. Ama acılar asla peşini bırakmayacaktır. Aç susuz
kalacak, evsiz kalacak, tarif edilmez acılar çekecek ve erkek egemen toplumda
ayakta kalmaya çalışacaktır. Bu bakımdan ve Victoria dönemini yansıttığından dolayı
aslında romanda feminist unsurlar vardır. Jane tüm zorluklara rağmen ayakta
kalmaya çalışacaktır. Roman dikkatli okunduğunda aslında Charlotte Bronte’nin
öz yaşam öyküsü niteliğini de taşır bence.
Bu roman daha sonra beyaz perdeye de aktarıldı 2011 yapımı film www.imdb.com gibi prestijli bir sinema sitesinden 8.3 puan almış ki bu puan oldukça yüksek bir puan.
Peki bakalım Şevval Jane Eyre hakkında ne
düşünüyor?:
Jane Eyre, büyük bir malikânede talihsiz bir çocuktu. Anne ve babası
olmadığı için yengesinde kalan bir çocuk. Kasvetli ve sert kuralları olan bir
okula gönderildi ardından. Ve ilk aşkını mürebbiye olarak gittiği ilk evde,
kendinden yirmi yaş büyük birine karşı hissetti. Önlerindeki binlerce engele
karşı yine de direndiler ve kitabın sonuna “neredeyse mutlu bir sondu”
diyebilirim.
Bu kitap bana kitap okumayı sevdiren kitap. Çünkü her insan mutlaka
kendinden bir şeyler bulabiliyor. Çok çeşitli karakterlerinden dolayı herkesin
kendini biriyle özdeşleştireceğini düşünüyorum. Aynı zamanda çok da
sürükleyici. Klasik bir kitap olmasına karşın dili de gerçekten sade. Ve çok
önemli mesajlar da veriyor bizlere.
Herkesin bu kitabı mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum; çünkü
insanlar bazen diğer insanları dış görünüşlerine göre yargılıyor ve bu da o
insanları birçok konuda engelliyor. İşte kitabın verdiği belki de en önemli
mesaj bu: “Dış güzelliğin hiçbir önemi yoktur. Önemli olan kişinin nasıl
düşündüğü ve hissettiğidir.” Aynı zamanda hayatlarından gereksiz yere şikâyet
eden insanlara gerçekten kötü bir hayatın nasıl olduğunu göstermek için de iyi
bir kitap.
Şevval'e emeklerinden dolayı teşekkürler...Kaynakça: Charlotte Bronte'nin biyografisi (www.wikipedia.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder