Öğrenciyken okumayı çok sevdiğim söylenemez. Ta ki Charles Dickens ile tanışana kadar…
Okumayı sevmemem de yanlış kitap seçimi ve öğretmen
tutumunun etkisi vardı sanırım. Kendini keşfedemeyen birisi olarak nasıl kitap
seçeceğimi ve daha doğrusu zevklerimi bile bilmiyordum. Derken lise 2. Sınıfta Charles Dickens’ın Great Expectations (Büyük Umutlar) kitabını okudum. Almanca
dersiydi, öğretmenimiz Mehmet Aksoy sağolsun ders konusunda beni pek sıkmazdı,
derslerinde İngilizce çalışmama izin verirdi. İki derste yani 80 dakikalık bir
sürede, bir çırpıda okudum kitabı ve budur dedim. Ergenliğin verdiği etkilerle
de Charles Dickens’tan etkilenmem
zor olmamıştı. Çünkü Charles Dickens’ın
kendine has bir acısı vardı ve tüm romanlarında bunu yansıtırdı. Hani bir klişe
vardır ya; yazar bu yazısında kendi yaşantısından alıntılar yapmış mıdır? diye,
Charles Dickens bu alıntıların ağa
babasını yapar. En çok tutulan iki romanı yani Büyük Umutlar ve David
Copperfield’daki kahramanlar yani Pip ve David aslında Charles Dickens’ın küçüklüğüdür.
1812 yılında doğan Charles aslında güzel bir ortamda
doğmuştu. Fakat babasının borçları yüzünden hapse girmesi Pip ve David’in hikâyelerinde
olduğu gibi Charles’ın kendi hikayesinde de olayları tersine çevirmiştir. 11
yaşında bir boya fabrikasında çalışmaya başlayan Charles 15 yaşında bir
avukatın yanında çalışmaya başlamıştır ve daha sonra da 23 yaşında Morning
Chronicle gazetesinde “Boz” takma adıyla yazılar yazmaya başlamıştır. 15 roman,
5 uzun öykü, yüzlerce kısa öykü ve kurgu dışı makale yayınlayıp yorulmak nedir
bilmeden çalıştı ve çocuk hakları, eğitim ve diğer toplumsal konularda
yenilikler için mücadele verdi. Büyük
Umutlar, Oliver Twist ve A Christmas Carol adlı romanları aynı zamanda
beyaz perdeye de aktarıldı.
İzlediğim filmlerden birinde “Fakirlik Charles Dickens romanlarındaki gibi
eğlenceli değildir” sözü söylenmişti. Bu cidden etkileyici bir söz.
Romanlarında her ne kadar umutsuz bir durum varsa da
sonunda umutlar yeşerir ve okuyucuya o hazzı verir. Yaratıcı dehası Leo Tolstoy'tan
G.
K. Chesterton ve George Orwell'a kadar pek çok yazar tarafından övülse
de, Oscar
Wilde, Henry James ve Virginia
Woolf ise psikolojik derinlik eksikliği, gevşek yazım tarzı, duygusal
mizacından ötürü Charles Dickens’ı eleştirmişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder