20 Ocak 2014 Pazartesi

MİNA URGAN ÜZERİNE


Kitap okumak güzel iş… Her ne kadar bayadır bahanelere sığınıp okumasam da…

İnsanın mı kitap okumayı istemesi lazım, kitabın mı kendini istetmesi lazım bu da ayrı bir soru herhalde…

Öğrencilerime kitap aldırırken dikkat ediyorum da, tercihler birçok şeye göre değişebiliyor… Yaşa, cinsiyete, karaktere…

Örneğin ben çizgi roman insanı olamadım. Okuyacağım kitabın beni çağırması gerek, eğer Türkçe okuyorsam ve bu ana dilinden bir tercümeyse çevirmenin performansı da kitabın okunmasında etkili oluyor.

Bu anlamda en büyük saygıyı “Mina URGAN”a duyuyorum. Hayatımda eğitimle alakalı tek keşke onun öğrencisi olamamak. Tabi bu benim elimde olan bir şey değildi. Ama yine de hayıflanıyor insan. İngilizce şiir okuduğumda çevirmeye çalışırım. Tabii biz faniler için bu çeviri birebir çeviriden öteye geçemez. Ancak Mina URGAN’ın İngiliz Edebiyatı Tarihi kitabında bolca örneklerini görebileceğiniz gibi, Mina URGAN şiiri sadece çevirmiyor yeniden yaratıyor. Şiiri okuyorum anlıyorum ama çevirisine baktığım zaman ben bunu nasıl yapamam bunu nasıl akıl edemem diyorum… Kesinlikle saygı duyulması gereken bir kadın.
 

1915 yılında doğan URGAN, 2000 yılında ebedi hayata göçmüştür. Tarihlere baksanıza, Türkiye Cumhuriyeti’nin tanık olacağı her şeye tanık olan bir kadın, kendi deyimiyle bir dinozor. Yazdığı iki kitap “Bir Dinozor’un Anıları ve Bir Dinozor’un Gezileri”ne kadar çok da popüler olmayan bir cevher…

 

O kitaplardan birisinde Halide Edip ve Necip Fazıl için yazdıkları çok etkileyici. Necip Fazıl’ın aslında yanar döner bir insan olduğu, tam bir otlakçı ve çıkarcı olduğu, aşırı solcuyken çıkarları doğrultusunda görüşlerini değiştiğini okuyabilirsiniz bu kitaplarda… Tabi modern Türkiye’nin de değişimi ve gelişimine kolayca tanık olabilirsiniz.
 

Mina URGAN’ın yazdığı kitapları okumuyorsanız mutlaka çevirdiği eserleri okuyun pişman olmazsınız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder