Yaklaşık
1.5 yıldır yazmamıştım. Bunun için geçerli ya da geçersiz bir sürü bahanem var
sanırım. 1.5 yıldan sonra yazmamın nedeni ise şu: Okulumdaki 11. Sınıfımla bir
proje üzerine çalıştık. İşlediğimiz kitapta bir konu vardı ve öğrencilerden
kısa ve uzun vadeli hedeflerini yazmalarını istiyordu. Tabii ki hemen aklıma
bir proje geldi ve tüm öğrencilerimden kısa vadeli hedeflerini yazmalarını
istedim. Çıkan sonuç gayet eğlenceliydi, bazısı kilo vermek, bazısı şehir
dışında yapılacak spor müsabakalarına katılmak, bazısı ise FB-GS maçına gitmek
gibi hedefler yazdı. Elbette asıl iş hedefleri belirlemekten çok bunları yerine
getirmek olacaktı. Bunun için de bir iddia gerekiyordu, baklava gibi bir karına
sahip olma hedefi koyan bir öğrencim, hedefi gerçekleşmemesi durumunda sınıfa
baklava getireceğini söyledi.
Aralarında bir
öğrencim ki kendisini çok severim işi farklı bir boyuta taşıdı. Eğer onlardan
bunu istiyorsam benim de bir şey yapmam gerektiğini söyledi ve ben de hak
verdim. Onlardan istediğim şeyin karşılığında ben ne yapacaktım? Sonuç olarak
bu bloğu daha aktif kullanmam ve karne haftasına kadar 12 yazı yazmamda karar
kılındı. Tabi tarihin 11 Ocak olduğunu ve bunun da benim ilk yazım olduğu
düşünülürse, öğrencilerimin de öngördüğü gibi işim hiç kolay değil. Şu an
eminim öğrencilerim gerçekleştiremeyeceğimi düşünüyor, ama bekleyip göreceğiz J
Uzun zamandan
sonra ilk yazdığım yazı olacağı için bunun özel bir şey olması gerekiyordu. Mesleğim
gereği özel denince aklıma gelen kişilerin başında ise bugün buralarda olmamın
en büyük etkenlerinden biri olan Nizamettin Yıldırım geldi. Haftada 24 saat
ders almak üzere koskoca 1yılı birlikte geçirdik Nizamettin hocayla. 10-11
yaşlarındaydık. 5. Sınıf bitmiş Anadolu liselerine giriş sınavına girip Samsun Anadolu
Lisesi’ni kazandıktan sonra okulun ilk gününü hatırlıyorum dün gibi. O koskoca
kubbesi olan spor salonuna topladılar hepimizi. Tabi salona girene kadar üst
sınıfların aralarında geçen diyaloglara şahit olduktan sonra Allahım ben nereye
düştüm dedim. İlkokuldan tanıdığım arkadaşlarım ve kuzenimin varlığından güç
almıştım. Spor salonunda toplanmamızın nedeni kura çekecek olmamızdı. Hangi
hazırlık sınıfında okuyacağımız kura sonucu belirlenecekti. Kader ağlarını
örmüş o zamana kadar ne kadar tanıdığım insan varsa hepsiyle aynı sınıfa
düşmüştüm, Hazırlık C. Şu an Fevzi Çakmak Lisesi olan binanın spor salonuna
yakın kapısından girdik ve sınıfa girdik. Öğretmenimiz erkekti ve adı
Nizamettin Yıldırım’dı. Veliler sınıftaydı ve veliler içerideyken herkesten bir
defter ve kırmızı pilot kalem istemişti, daha sonra velileri çıkardı ve
hayatımızı değiştirecek insanla baş başa kaldık. Nizamettin hoca konuşmaya
başladı. Tamamen İngilizce. Daha önce duymadığım, aşina olmadığım bir şeydi. Kalbim
hızla atmaya başladı. Sınıfta özel okuldan gelen birkaç kişi vardı ve onların
varlığı beni daha da rahatsız ediyordu. Hayatıma şöyle bir bakıyorum da hiç
öyle hissetmemiştim hala da hissetmedim.
Günler,
haftalar aylar geçti. Artık o dili anlamaya başlıyordum. Bu benden önce
kesinlikle Nizamettin hocanın eseriydi. Küçük bir kasetçaları vardı. Oradan dinlemeler
yapardık ve kısa dalga radyodan bize ödevler verirdi. İşimiz gücümüz İngilizce olmuştu.
Kendi hayatından örnekler verirdi ve yakın arkadaşım Mehmet Karakoç’un ekşi
sözlükteki yazısında da yazdığı gibi teneffüslerde tüm vaktini İngiliz radyolarını
dinlemekle ve İngiltere’deki arkadaşlarıyla görüşerek geçirirdi. Bunu yapması
bize hiçbir bahane bırakmıyordu. Öğretmenimiz bu şekilde çalışırken biz hiçbir
bahane sunamazdık herhalde. Kandil bayram gibi özel günlerde öğretmenimi aramam
gerektiğini annemden öğrenmiştim. Bir kandil günü Nizamettin hocayı aradım,
önce annem konuştu sonra bana verdi ben de rahat rahat telefonu aldım ama
Nizamettin hoca tamamen İngilizce konuştu ben Türkçe konuştukça İngilizce konuşuyordu
ve ağlamak üzereydim. Ağzından Türkçe kelime duyduğum zaten çok azdı. Klasik öğretmenler
gibi ezber yaptırmazdı. Şu an öğrencilerime de asla yapmadığım gibi defalarca
kelime yazdırmazdı ki bunun ne kadar ahmakça bir şey olduğunu da ondan
öğrenmişimdir 20 yıl önce. Günümüzde hala defalarca kelime yazdıran öğretmenlerin
varlığını düşündükçe Nizamettin hoca cidden büyük adammış. Sanırım kendi
kendine bizim üzerimizden iddialara girerdi. İngilizlerin “Challenge” dediği
şeyi o yapardı. Bize bir seferinde bir süre verdi ve o süre geldiğinde İngilizce
gazete okuyabileceğimizi söyledi. Türkçe gazete bile okuma alışkanlığı olmayan
bizler için bu devrim gibi bir şeydi. Dediği sürede Turkish Daily News ve
Mirror gibi gazeteleri getirdi sınıfa ve okuyabildik! Bunun gibi bir sürü örnek
var. Bir keresinde de derse geç kalanlara neden geç kaldıklarını sordu. Normal
öğretmen yaklaşımı öğrencileri geç kâğıdı almaya yollamak olurdu herhalde. Cevap
geldi ama Türkçe geldi. Çok kızdı ve bu kez İngilizce cevap istedi. Arkadaşlarımız
cevabı İngilizce verdikten sonra yerlerine oturmalarına izin verdi.
Nizamettin
hocanın öğretim sistemi, verdiği örnekler, kurduğu cümleler oynattığı oyunlar
hala aklımda. Öğrencilerimden ve velilerimden aldığım geri dönütlere dayanarak
iyi bir öğretmen olduğumu söyleyebilirim. Ki gerçekten öyleysem bunun tek
nedeni Nizamettin Yıldırım’dır. O sınıftan mezun olan insanların bir çoğunun
mesleğinin yabancı dille alakalı olması da benim bu cümlemin kanıtıdır. Kaderin
bana ilk kıyağı Nizamettin hocanın öğrencisi olmaktı. Ama bana kıyak yapan
kader ona yapmadı ve onu aramızdan çok genç yaşta elim bir trafik kazası sonucu
aldı.
Sanırım
cennetin ona dünyadan daha çok ihtiyacı vardı. Nizamettin hocanın varisi
değilim, çok da zengin olduğunu düşünmüyorum ama bana bıraktığı şeylere
kesinlikle paha biçemem. Ruhun şad olsun hocam…
Nizamettin hoca üzerine ekşi sözlükte arkadaşım Mehmet Karakoç'un yazdığı yazı
Çok değerli lise arkadaşım Nizamettin Yıldırım ile ilgili yaptığınız bu açıklamalardan inanılmaz mutlu oldum ve de böyle bir değerin aramızdan ayrılmasından çok hüzünlendim. Lisede de, İngilizce dersinde sınıfınn en iyilerindendi. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.
YanıtlaSilİngilizceyi öğrenmemizde Ali Kurdoğlu hocamızın katkılarını unutamayız. Ben de öğrendiğim ingilizce ile ODTÜ'yü bitirdim.
YanıtlaSilBen de sizin bu yorumunuz için teşekkür ederim.. Nizamettin hoca olmasaydı biz de şu an olduğumuz yerde olamazdık
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBen Samsun Anadolu Lisesi 2016 2017 yılı mezunu bir öğrenciyim.Ne yazık ki Nizamettin Hocayla bugün tanıştık.Kendileri şuan Samsun Mezarlığında 119. Adada sizleri bekliyor.Sizlere hiç olmadığı kadar ihtiyacı varmış.ne zaman çıkmaza girerseniz ona uğrayabileceğinizi söylüyor.Ve bu sefer sadece sizi dinleyeceğini söylüyor.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş yüreğinize sağlık. Bende Nizamettin hocanın öğrencisi olma ayrıcalığını yaşadım ve bugüne kadar gectigim pekçok aşamayı onun sayesinde başarı ile atlattığını söyleyebilirim . Allah rahmet eylesin.
YanıtlaSil